CHP’den Beşiktaş ve Esenyurt Çıkarması

“Türk yargısının namuslu, şerefli, vicdanına ve kanuna bağlı savcılarının, hakimlerinin olduğunu biliyoruz” diyen Özel, “Biz, Türk yargısının namuslu, şerefli, vicdanına ve kanuna bağlı savcılarının, hakimlerinin olduğunu biliyoruz. Kanunsuz emirlere, usulsüz taleplere siyasete alet edilmek üzere size iletilen talimatlara teslim olmayın. Sıcak salonlarda kendi atadıklarına kendini alkışlattıran, geldiği yeri unutup millete tepeden bakan biri, siyaseten yarışıp da yenemediklerini, elindeki kamu gücüyle sindirmeye, haksız mücadeleye girişmeye başladı.

Bir tane egemen vardır; o da sadece milletin kendisidir. Egemenlik milletindir. Ondan aldığı gücü kendinin sananlar, yanlış yaparlar, yanlış yaptırırlar. Bu ülkeye yazık ederler. Bugün yapılacak doğruyu da yapılacak yanlışı da unutmayacağız. Sizden adalet bekliyoruz, hukuk bekliyoruz. Ve buradan adliyedeki pırıl pırıl savcılara sesleniyorum: Hak, hukuk, adalet diyorum. Rıza için adalet, Beşiktaş, İstanbul için adalet istiyoruz” şeklinde konuştu.

28 ay boyunca Adalet Bakan Yardımcısı görev yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanımlamasıyla ‘siyasi müsteşar’ olduğunu tekrarlayan İmamoğlu da “o şahıs, özel bir ayrıcalıkla buraya atanıyor. Müsteşarlık, siyasi müsteşarlık şapkasıyla da bütün şehvetiyle, bütün gayretiyle, talimatları yerine getirmeye gayret ediyor. Zaman, siyaseti yargı eliyle düzenlemeye, millet iradesini baskı altına almaya, yargı tacizine, insanları tabi tutmaya cüret edenlere karşı, hep birlikte sesimizi yükseltme zamanıdır.

Siyaset, yargı aracılığıyla yapılacak iş değildir. Siyaset nedir biliyor musunuz? Mertçe rekabet işidir, mertçe. Mertlikle yapılır. Yasak getirerek değil, insanların yetkisini elinden alarak değil; mertçe yapılır, mertçe. Mertliği olan varsa, meydan burası; haydi gelin, yarışalım. Siyasetin minderi, sandıktır; hakemi millettir. Sanmasınlar ki, sandığı dizayn etmelerine izin vereceğiz. Sanmasınlar ki, rakipsiz seçime girecekler. Sanmasınlar ki, rakiplerini kendileri belirleyecek. Millet ne derse, o olacak” ifadelerini kullandı.

BEŞİKTAŞ / İSTANBUL

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), hukuksuz biçimde gözaltına alınan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’a destek için İstanbul’a çıkarma yaptı. CHP TBMM Grup Başkanvekilleri, Genel Başkan Yardımcıları, Parti Meclisi üyeleri, milletvekilleri, büyükşehir belediye başkanları (Denizli, Muğla, Tekirdağ, Manisa, Balıkesir, Mersin, Adana, Antalya, Bursa, İzmir, Ankara, İstanbul), il ve ilçe belediye başkanları, CHP Genel Başkanı Özgür Özel liderliğinde bir araya geldi. Vatandaşlar da Beşiktaş Belediyesi önünü doldurarak, Akpolat ile birlikte aynı soruşturmada yer alan seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’e destek sloganları attı. Halk buluşmasında kitleye, sırasıyla; CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Özel birer konuşma yaptı.

ÖZEL: “BİR TANE EGEMEN VARDIR; O DA SADECE MİLLETİN KENDİSİDİR”

Beşiktaş ve İstanbul’un Rıza Akpolat’a sahip çıkmasından memnuniyet duyduğunu dile getiren Özel, özetle şöyle konuştu:

“Beşiktaş Belediyesi'nin önünde adım atacak yer yok. Çünkü, Beşiktaş'ın iradesine sahip çıkmanın, bu ülkenin iyi yetişmiş, gönlünde vatan bayrak sevgisi olan bir belediye başkanımızı, kardeşimizi, evladımızı Rıza Akpolat'a sahip çıkmaya geldik. Sıcak salonlarda kendi atadıklarına kendini alkışlattıran, geldiği yeri unutup millete tepeden bakan biri, siyaseten yarışıp da yenemediklerini, elindeki kamu gücüyle sindirmeye, haksız mücadeleye girişmeye başladı. Bir tane egemen vardır; o da sadece milletin kendisidir. Egemenlik milletindir. Ondan aldığı gücü kendinin sananlar, yanlış yaparlar, yanlış yaptırırlar. Bu ülkeye yazık ederler.”

“TÜKENMİŞLİĞİN ESERİ”

“Genç başkan Rıza Akpolat, burada sizlerin oylarıyla bir rekora imza attı. Çünkü, beş yıldır görev yapıyordu. Beşiktaş Belediyesi'nin penceresinden buraya bakan çalışkan, namuslu insanlarla birlikte bu ilçeye hizmet etti. Anketlerde büyük bir memnuniyetin sonucu olarak yeniden aday gösterildi. Beşiktaş sokaklarında alnı açık gezdi. Beşiktaş Belediyesi'nde 31 meclis üyesi vardır. Beşiktaşlılar, 31 üyenin hepsini CHP'ye, Rıza Akpolat'ın ekibine verdiler. Rakip olduğumuz değerli siyaset arkadaşlarımıza, tüm belediye başkanlarına sesleniyorum: Bir ilçede 31 belediye meclis üyesinin 31'i de bir partiye verildiyse, orada karar mutlaktır. Yargı oyunlarıyla CHP'li belediyelere girmeye çalışmak, itibar suikastı yapmak, demokrasinin işi değildir.

Bu tükenmişliğin eseridir. Sayın Erdoğan, senin ne istediyse verdiklerin, birlikte yol yürüdüklerin, bir gün altlarına çektiği tankla karşına çıktılar. O gün biz, bu darbe girişimi karşısında kapalı Meclis'i açtırdık. 'Seçimler yapılana kadar ülkenin ana muhalefet partisiyiz, darbenin karşısındayız' dedik. 15 Temmuz akşamı, bütün millet şahittir ki, Erdoğan da şahitlerin en başındadır ki biz, milletin seçtiğinin karşısında olanın tam karşısında olduk. Şimdi CHP'li belediyelere itibarsızlaştırma operasyonları yapmak ve CHP belediyeciliğini sahada yenemeyip haksızlık yapmak, güç kullanmak bu ülkede hiç kimseye faydası olmadığı gibi Recep Tayyip Erdoğan'a da fayda getirmeyecektir.”

“300 SANIKLI DAVAYA DÖRT GÜNDE İDDİANAME YAZMAKLA ÖVÜNENLER, 75 GÜNDE, TEK SANIKLI AHMET ÖZER DAVASINA BİR İDDİANAME YAZAMADILAR”

“Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer… Fikirlerine bu ülkenin başvurduğu bilim insanını aday yaptık. Esenyurt, kendisini görevlendirdi. İki kişiden birinin oyunu alarak, göreve başladı. Kendisine bir sabah operasyon yaptılar, tutukladılar. ‘Yeterli delil yok ama gizli tanık var’ dediler. Tek bir kişi için yazılacak iddianame hazır olamamıştır. 300 sanıklı davaya dört günde iddianame yazmakla övünenler, hala 75 günde, tek sanıklı Ahmet Özer davasına bir iddianame yazamadılar.

Derdi kreşteki çocuk olan, onu cezalandıran, Ekrem Başkan'a İstanbul'u üçüncü kez üst üste emanet eden İstanbullulara kafa tutan anlayış, hizmetleri kesmek için her yola başvuruyor. Nasıl ulaşacaklar? Ne kulp takacaklar? Neyle suçlayacaklar? Sabahın köründe, basın bildirisi içinde, İhsan Aktaş adında iş adamının, tüm kamu kurumlarından ihale alan şirketin sahibinin adı, suç örgütü olarak geçiyor. Bu kimdir diye baktık. Şirketleri her yerde var. Parti ayırmadan her yerde var. TBMM'de, Sayıştay'da var. Beşiktaş'ta da var. Bugün sorgularda da ortaya çıkıyor. Alabildiği ihaleler var, alamadığı ihaleler var. Ama her ihalede bu şirket var. Bu şirketin CHP ile ya da Rıza Başkan ile doğrudan ilişkisi yok.”

“DEVLETİ BU HALE DÜŞÜRENLERE YAZIKLAR OLSUN”

“Esenyurt'ta ihaleyi almış. O ihaleyi aldıktan sonra, iki aylık itiraz süresi beklenirken, Ahmet Özer'e kayyım atanmış. Tek kuruş ödememiş. Esenyurt Kaymakamı, bir ay uzatma vermiş ve bir ay sonunda ihaleyi uygun bulup, onaylamış ve bu hizmete karşı para ödemeye başlamış. İhsan Aktaş meselesi üzerinden hem Esenyurt'u hem Beşiktaş'ı dahil edip eline yüzüne bulaştırdılar. Bu kişinin buradaki ihalesine bakıyorlar; anormal bir şey yok.

Bu kişi Beşiktaş'ta yaptığı işlerin de parasını alamamış. Çünkü 'silkeleyin' diyor ya, müteahhidin parasını dahi ödeyememiş. Dört gündür onu eksi üçüncü katta tutanlar, ifadesini alanlar, üç kat yerin dibinde tutular. Perişan ettiler. Bugün ifadesini dahi almadan adliyeye çağırdılar. Madem bugün alacaksın, dört gündür ne bekletiyorsun. Eminim ki birkaç saat sonra burada olacak. Rıza Akpolat kardeşimize sevginizi, kötülük yapanlara gücünüzü gösterin. Biz sadece size güveniyoruz. Bir ülkenin yönetimi, merkezi ve yerel diye ikiye ayrılır. Belediye başkanı, kamu görevlisidir. Gündüz çağırsanız koşa koşa gelecek kişinin kapısını kırmaya kalkarsanız, uyuşturucu baronuna yapmadığınız muameleyi yaparsanız, o görüntüleri çeksin diye adliye muhabirlerine önceden davet çıkarsanız, sizin yaptığınız iş, devletin seçilmiş kamu görevlisini itibarsızlaştırır. Devleti bu hale düşürenlere yazıklar olsun.”

“SAYIN ERDOĞAN, ‘İHSAN AKTAŞ KİMİNLE TEMAS ETTİ’ DİYE ARIYORSAN UZAKLARA BAKMA, YANI BAŞINDA”

“Bu ülkede ‘yerliyiz ve milliyiz’ diyenler, lafa gelince devlete toz kondurmayanlar, ‘çok milliyetçiyiz’ diyenler; bir ülkenin yönetimi, merkezi yönetim ve yerel yönetim diye ikiye ayrılır. Belediye başkanı, doğrudan halktan oy alan kamu görevlisidir. Buradan sesleniyorum kendine ‘milliyetçi’ diyenlere, milliyetçi hassasiyeti olanlara, ‘devletim de devletim’ diyenlere: Devleti bu hale düşürenlere yazıklar olsun. Ey Tayyip Erdoğan, bizim aday olarak atadığımız, Beşiktaş'ın da teveccüh gösterip rekor oyla seçtiği Rıza Başkan'ın, İhsan Aktaş ile özel bir irtibatı yok.

Ama İhsan Aktaş'ın, Ankara'da çalışan, Meclis'e bir gece yarısı kendine özel bir madde ekletebilecek gücü var. Sen, ‘İhsan Aktaş kiminle temas etti’ diye arıyorsan uzaklara bakma, yanı başında. Oraya bak. Bir kişi üzerinden bizi karalayalım derken, Allah şaşırttı sizi. Şimdi hepimiz, İhsan Aktaş'ın AK Partili belediyelerde yaptığı işleri, kamu kurumlarında yaptığı işleri ve ona özel hazırlanan kanuni değişiklikleri görüyoruz, biliyoruz. Kendi kazdıkları kuyuya düştüler.”

SAVCILARA ÇAĞRI: “KANUNSUZ EMİRLERE TESLİM OLMAYIN”

“Şimdi göreceğiz, birazdan veremeyeceği hiçbir hesap olmayan Rıza Akpolat ifadesini verecek ve ümit ediyorum ki görevinin başına dönecek. Peki siz, İhsan Aktaş'ın ihalesine girdiği kendi belediyelerinizi ya da kamu kurumlarını aynı muameleye tabii tutacak mısınız? Türk yargısının namuslu, şerefli, vicdanına ve kanuna bağlı savcılarının, hakimlerinin olduğunu biliyoruz”

Rıza Akpolat'ı bu işe buradan dahil etmenin bir itibar suikastı olduğunu hepimiz biliyoruz, hepimiz bunun sonuna kadar farkındayız. Bu sürecin sonunda, buradan seslenmek isterim ki; İstanbul'a bir kişiyi, Ankara'dan bir kişinin özel bir görevle belediyelerimizi itibarsızlaştırmak, başkanlarımızı yormak, üzmek, sözde korkutmak, sindirmek umuduyla görevlendirildi. O kişi, İstanbul'da yargı üzerinde kanuna nizama uygun olmayan talimatlar ve beklentilerle hareket ediyor olabilir. Biz, Türk yargısının namuslu, şerefli, vicdanına ve kanuna bağlı savcılarının, hakimlerinin olduğunu biliyoruz. Kanunsuz emirlere, usulsüz taleplere siyasete alet edilmek üzere size iletilen talimatlara teslim olmayın.”

"BUGÜN YAPILACAK DOĞRUYU DA YAPILACAK YANLIŞI DA UNUTMAYACAĞIZ”

“Buradan yollayana ve koşa koşa buraya gelene değil, ama bugün verecekleri kararlarla mesleki hayatları boyunca bugünkü kararı sırtına yük etmek istemeyen yargı mensuplarına, bugün verecekleri kararla akşam yatağa başlarını koyduklarında vicdan azabı çekmemesi gereken yargı mensuplarına, onların da birer anne, baba, evlat, eş olduklarını hatırlatarak, ortada bir suç varsa kimseye acımayın. Ama olmayan bir suçu üretiyorlarsa, size ürettirmeye çalışıyorlarsa, masum insanları siyaseten itibarsızlaştırmak için okuduğunuz güzel mesleğinize, içtiğiniz anda, vicdanınıza karşı başka bir şey yapmak isteniyorsa, sakın ha sakın bu milletin gözü, kulağı sizdedir, gönlü yücedir. Bugün yapılacak doğruyu da yapılacak yanlışı da unutmayacağız. Sizden adalet bekliyoruz, hukuk bekliyoruz. Ve buradan adliyedeki pırıl pırıl savcılara sesleniyorum: Hak, hukuk, adalet diyorum. Rıza için adalet, Beşiktaş, İstanbul için adalet istiyoruz.”

“DEMOKRASİYİ KORUMAYA, KÖTÜLÜĞÜN KARŞISINDA DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

“Rıza Akpolat CHP’nin, hepimizin evladıdır, kardeşidir, onurumuzdur. Hepimiz sonuna kadar onun arkasındayız. Burada olacağız. Burada olmaya, irademize sahip çıkmaya, demokrasiyi korumaya, kötülüğün karşısında durmaya devam edeceğiz. Başkanımızı bekliyoruz. Rıza Akpolat’ın Beşiktaş ile yeniden kucaklaşmasını bekliyoruz. Selam olsun Rıza’ya. Selam olsun Beşiktaş’a. Selam olsun sizin gibi cesur yüreklere. Eğilmeyenlere, bükülmeyenlere selam olsun. Doğru, düzgün olanlara, kalbinde aşk olanlara, vatan sevdası olanlara selam olsun. Siz burada oldukça, siz güç verdikçe, sahip çıktıkça bu kötüler hiçbir şey yapamaz. Eninde sonunda, siz kazanacaksınız, biz kazanacağız, Türkiye kazanacak. İyilik kazanacak. İyiler kazanacak. Cesurlar kazanacak. Korkakça saldıranlar kaybedecekler.”

İMAMOĞLU: “ŞEHVETLE ‘SİYASİ MÜSTEŞARLIK’ YAPARAK MİLLETİN İRADESİNİ GASP ETMEYE ÇALIŞIYORLAR”

Vatandaşlara, “Biliyorum ki her biriniz, kızgınsınız ama bir o kadar da üzgünsünüz” sözleriyle seslenen İmamoğlu da şunları söyledi:

“Çünkü bizim milletimize, bu kadim şehir İstanbul'da, İstanbul'un tam da göbeğinde, merkezinde, haksızlıkla, hukuksuzlukla birlikte, Belediye Başkanı kardeşimiz Rıza Akpolat'a yapılan ve yürütülen işlemin utancını da yaşıyorsunuz. Kızgın olmak, üzgün olmak, utanmak… Utanıyorum. Niye utanıyorum biliyor musunuz? ‘Bu işi yapanlar utansın’ diyeceksiniz ama ben söyleyeyim; onlar utanmaz. Bu işi yapanlar utanmaz. Biz utanıyoruz. Çünkü, bu memlekete, bu millete, bu güzel insanlara bu yakışmaz. Bu cennet vatanın insanları, bir ve birlikte olmanın tadını çıkarmak istiyor. Bir ve birlikte olmanın verdiği güçle, milletçe dünyanın en güzel yerinde olmak isteyen bir insana sahibiz biz. Neyle uğraşıyoruz? Yargının, adaletin uygulamalarının yerle bir olduğu bir dönem… Düşünsenize; kafasına estiği gibi hareket eden bir avuç, yargı mensubu güdümlü, talimatla, tabiri caizse otoriter aklın ve anlayışın maşası gibi hareket etme bilinciyle ‘siyasi müsteşarlık’ yaparak hem de şehvetle yaparak, milletin iradesini gasp etmeye çalışıyorlar.”

“’13 BİN OYUN SANA YETECEĞİNİ Mİ ZANNEDİYORSUN’ DİYENE, BU MİLLET, 806 BİN KEZ TOKAT ATTI. SADECE BEŞ YIL SONRA, TAM 1 MİLYON KEZ TOKAT ATTI”

“Siyasi operasyonlar ortaya koyan bu siyaset eliyle yargıyı dizayn etme çabaları, aslında hukuk ve demokrasiyi kabul etmeyen iktidarın, bu ülkeyi muhalefetsiz bir hale getirme çabasıdır. Muhalefetsiz bir Türkiye istiyorlar. Aynen 2019 yılında İstanbul'daki seçimi kazandığımız, milletin kazandığı, 13 bin oyla kazandığımız seçimi dün gibi hatırlıyoruz değil mi? Sakın hatırlatmayı unutmayın. Kimseye unutturmayın. Onlar, unutalım istiyorlar. Hayır, unutturmayacağız. Niye biliyor musunuz? 13 bin 600 oyla kazandığımız seçimi, aynen şu cümlelerle reddetti Sayın Cumhurbaşkanı: ‘Sen, 13 bin oyla İstanbul'u kazanacağını mı zannediyorsun’ dedi. Halbuki sevgili hemşehrilerim, seçim, bir oyla bile kazanılır; öyle değil mi? ‘13 bin oyun sana yeteceğini mi zannediyorsun’ diyene, bu millet, 806 bin kez tokat attı. Dersini almadılar, sadece beş yıl sonra, tam 1 milyon kez tokat attı, bir milyon kez. Bu, demokrasi tokadı hala yetmedi. Hala milletle uğraşıyorlar. Milletin iradesiyle uğraşıyorlar.”

“İŞLERİ, MİLLETİ ALDATMAK”

“31 Mart'ta seçimi kazanan CHP’nin birinci parti olmasını kendine yediremeyenlerin, aynı zamanda bir de İstanbul'a bir düşkünlükleri var. Öyle sevgi, sevda, aşk falan hikaye. Öyle bir şey yok. Tek dertleri var… Bakın; seçimde ağızlarına ‘kanal’ diye bir şey alabildiler mi? Niye alamadılar? Çünkü, millet duyarsa, oy vermez diye. Bunlar, oy versinler diye bir böyle, bir böyle. İşleri, milleti aldatmak. ‘Bir oy için her yol mubahtır’ diyen bir anlayışı temsil eden bir duruşa sahipler. Ben buradan sesleniyorum: CHP, birinci partidir. Ama CHP’yi birinci yapan, milletin sağduyusudur, ferasetidir, CHP değil. Buradan, bu akla sesleniyorum. Bu, milletin birinci parti olmasıdır, milletin. Bundan sonra hep birinci olacak.”

“ERDOĞAN’IN ÖNÜNDEKİ TEK ENGEL, CHP’Yİ UMUT OLARAK GÖREN MİLYONLARDIR”

“Bakın; bugünkü iktidarın ve sayın Erdoğan'ın seçilmesiyle ilgili tek engeli vardır. Anayasayı falan bunların nasıl dinlemediğini, yeri geldiğinde biliyoruz. Biliyor ki, onun önündeki tek engel, CHP’yi umut olarak gören milyonlardır. Bunun için kancayı CHP’nin insanlarına atıyor. İnsanlarımızın, milletin seçtiği belediye başkanlarını görevden alarak, siyaset yasağı getirmeye çalışan o anlayışın, aslında millete boyun eğdirme çabasıdır. Bu millet boyun eğer mi? Bu millet, zulme karşı boyun eğdi mi hiç? Eğmez. Onun için başaramayacak. Hep birlikte direneceğiz. Milletin iradesine, hep birlikte sahip çıkacağız. Hukuk ve demokrasi dışına çıkmış bir iktidar, şu ya da bu kesimin de meselesi değildir. Bugün olan biten, sadece CHP’nin meselesi değildir. Şu an yaşadıklarımız, milletin meselesidir, milletin. Bugün sana, yarın bana. Bu işin sonu yok.”

“BU BAŞSAVCI, TAMAMEN SİYASİ BİR KİŞİDİR”

“Bakın; İstanbul'da bu operasyonları yürüten aklı, dün tek tek anlattım. Bizler, kamu görevi yapıyoruz. Siyasiyiz. Ama kamu görevi yapıyoruz. Elbette ki kamu görevi çerçevesinde, yasaların çizdiği çerçevede hesap vermekle de yükümlüyüz. Hesap vermek zorundayız. Yanlış yaptığımızda, cezasını da çekmek zorundayız. Ama hukukun bir uygulanma biçimi vardır. Bu biçimi yerle bir eden anlayış, nasıl bir anlayış biliyor musunuz? İşte bugün siyasileşmeye çalıştırdıkları o yargı sisteminde, ne yazık ki işte tam da bugün uygulanan hukukun sözde hukuk olduğunu, görünüşte hukuk olduğunu bize yaşatıyor. İstanbul'daki bütün bu operasyonları yürütmek üzere görevlendirmiş olan Cumhuriyet Başsavcısı'nın siyasi kariyerine bakan herkes, yapılanların iç yüzünü zaten görecek. ‘Hukuki kariyeri’ demedim, bakın, dikkatinizi çekiyorum. ‘Siyasi kariyeri’ dedim. Çünkü bu başsavcı, tamamen siyasi bir kişidir, siyasi bir kişiliktir. Talimatla hareket eder. Talimat neyse, onu yerine getirir. Yasayı, kanunu, hukuku korumakla alakası yoktur. Çünkü, siyasi bir kişiliktir.”

“SAYIN CUMHURBAŞKANI'NIN İFADESİYLE, SİYASİ MÜSTEŞARDIR”

“28 ay boyunca bakan yardımcısı olan bir görev yapan bir kişi, Adalet Bakan Yardımcısı olan bir kişi, sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle, ‘siyasi müsteşardır.’ Ve seçim mevzuatına göre, artık hiçbir hukuki görevde, yargı görevinde bulunamaz. Çünkü, yargının bir mensubu olmaktan çıkmıştır. Taraf olmuştur. Aslında o kanun o kadar ulvi, o kadar kutsal bir maddedir ki. Dün de söyledim; yazanın kalemine sağlık, diye. İşte bugün o şahıs, özel bir ayrıcalıkla buraya atanıyor. Müsteşarlık, siyasi müsteşarlık şapkasıyla da bütün şehvetiyle, bütün gayretiyle, talimatları yerine getirmeye gayret ediyor. Söyleyeyim; tuz kokmuştur, suç yürümüştür. Buradan 86 milyona sesleniyorum. Eğer, ‘Ben demokrasi ve hukuk istiyorum’ diyorsanız, ‘Adalet talep ediyorum’ diyorsanız, hepimiz için bir dönüm noktasındayız. Zaman, siyaseti yargı eliyle düzenlemeye, millet iradesini baskı altına almaya, yargı tacizine, insanları tabi tutmaya cüret edenlere karşı, hep birlikte sesimizi yükseltme zamanıdır.”

“SANMASINLAR Kİ RAKİPLERİNİ KENDİLERİ BELİRLEYECEK; MİLLET NE DERSE, O OLACAK”

“Siyaset, yargı aracılığıyla yapılacak iş değildir. Siyaset nedir biliyor musunuz? Mertçe rekabet işidir, mertçe. Mertlikle yapılır. Yasak getirerek değil, insanların yetkisini elinden alarak değil, mertçe yapılır, mertçe. Mertliği olan varsa, meydan burası; haydi gelin, yarışalım. Bu kadar net. Siyasetin minderi, sandıktır; hakemi millettir. Buradan söylüyorum; sanmasınlar ki, sandığı dizayn etmelerine izin vereceğiz. İzin verecek misiniz? Sanmasınlar ki, rakipsiz seçime girecekler. İzin verecek misiniz? Sanmasınlar ki, rakiplerini kendileri belirleyecek. Millet ne derse, o olacak. Öyle değil mi? Herkes milletin karşısına çıkacak ve millet, onlara boynunun ölçüsünü verecek. Biz ne diyoruz? Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu ülküden asla sapmayacağız sevgili dostlarım.”

“YARGI BASKIYLA, ZULÜMLE, TACİZLE, ŞOV YAPARAK İŞ YAPAR MI?”

“Biz buradan, bugün, Rıza kardeşimizin 3 gündür, 4 gündür sürdürülen… Bakın, bütün yargı mensupları diyor. Bugün nasıl savcı adliyeye alıp götürmüşse, dese ki, ‘Gel Rıza Bey, senin ifadeni alacağım’; bugün buradan kalkıp, adliyeye gitmeyecek miydi Rıza Bey? Yahu yargı baskıyla, zulümle, tacizle, şov yaparak iş yapar mı? Yapmaz. Yargı nedir biliyor musunuz? Hukuk nedir biliyor musunuz? Hepimizin koruma şemsiyesidir. Altında biz kendimizi güvende hissederiz. O bizim hani tabiri caizse annemizdir, babamızdır. Devletin dinidir adalet. Sizler adaleti, o yargıyı kötüye kullanarak yerle bir ediyorsunuz. Dün seslendim, cümlelerimi bitirirken bir kez daha sesleniyorum: Bu ülkenin kadim yargı kurumları, bu ülkenin kadim yargı kurumlarının çok saygıdeğer savcıları, hakimleri, mensupları; lütfen, istirham ediyorum. O kutsal mesleğinizi yerle bir eden bir avuç insana asla müsaade etmeyin. Yoksa bu millet, hakkını helal etmez size. Biz, size güveniyoruz. Yargının güzel insanları, saygıdeğer mensupları; bu haksız, bu hukuksuz, bu pervasız, pişkin, şehvetiyle beraber sadece bir kişiyi mutlu etme çabasını önüne koyan aklın bu yaptıklarına, müsaade etmeyin. Tepkinizi gösterin. Yargımızı, adaletimizi sarsmalarına müsaade etmeyin. Bunu sizden istiyoruz ve bunu diliyoruz.”

“KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ”

“Kıymetli hemşehrilerim, inşallah bugünlerden kurtulacağız. Çünkü, milletçe bir araya geleceğiz, milletçe. Bütün insanlarımızla bir araya geleceğiz. Çünkü biz ne diyoruz? Tek başına olmaz. Öyle; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bu millet, tam da bu bilinçle adalete, hak-hukuka, bir olmaya, birlikte olmaya, bu ülkeyi yönetemeyen zihniyetin gitmesine karşı bir olacak, iri olacak, diri olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Hepinizi çok seviyorum. İnşallah kardeşimizle ilgili iyi haberleri alırız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.”