Ersin Gür konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
"2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi görüşmeleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sürmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2024 bütçesi görüşmeleri 14 Kasım Salı günü yapılacaktır. 2024 yılı MEB bütçesi, ülke ekonomisinde yaşanan ağır ekonomik kriz koşulları ve Türk lirasında yaşanan değer kaybının da etkisiyle 2024 yılı için 1 trilyon 92 milyar lira olarak belirlenmiştir.
2024 MEB bütçesi 2023’e göre iki kattan fazla artmış gibi görülse de bu durum tamamen bir yanılsamadır. Eğitimde en temel ihtiyaçlar görmezden gelinerek hazırlanan 2024 MEB bütçesinin zorunlu eğitim harcamalarını bile karşılamaktan uzak olduğunu bugünden söylemek mümkündür.
BÜTÇEDEN EĞİTİME AYRILAN PAY YÜKSEK ENFLASYON KARŞISINDA SADECE RAKAMSAL OLARAK ARTIYOR
Her bütçe döneminde bütçede “aslan payı”nı eğitime ayırdıklarını iddia eden AKP hükümetleri döneminde, eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın yarısına bile ulaşmamıştır. Geçtiğimiz 22 yıl içinde MEB bütçesinin merkezi bütçeye ve milli gelire oranı çok değişmediğinden eğitim harcamalarının esas yükü, büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmış, bu durum zaten geçim sıkıntısı yaşayan velileri daha da zorlamaya başlamıştır.
Yıllardır eğitime ayrılan ödenekler yüksek enflasyon karşısında sadece rakamsal olarak artarken, doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından hazırlanan bütçelerde okulların temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar artış yapılmamaktadır. Bu durumun kaçınılmaz sonucu olarak okullar en temel ihtiyaçlarını kayıt sırasında alınan bağışlar ve velilerden düzenli olarak toplanan paralarla karşılanmakta, okul aile birlikleri sadece okula kaynak yaratmak için çalışır hale gelmiştir.
MEB BÜTÇESİNDE EĞİTİM YATIRIMLARININ PAYI BİLİNÇLİ OLARAK AZALTILIYOR
MEB bütçesinin, Merkezi Yönetim Bütçesi içindeki büyüklüğünün temel nedeni, iktidarın eğitime verdiği önemden çok, büyük ölçüde personele yapılan zorunlu harcamalardan kaynaklanmaktadır. MEB bütçesinin büyük bölümünü personel giderleri (yüzde 72,34) ve sosyal güvenlik devlet primi giderleri (yüzde 8,63) oluşturmaktadır.
SİYASİ İKTİDAR BÜTÇEDEN “EĞİTİME ASLAN PAYINI” AYIRDIK DİYOR AMA RAKAMLAR TERSİNİ SÖYLÜYOR.
2002-2024 yılları itibarıyla MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her fırsatta “Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık” diyenlerin halkı nasıl yanılttıklarını, eğitime ayrılan bütçenin ne kadarının yatırıma ayrıldığını gizlemeye çalışarak gerçekleri nasıl çarpıttıklarını açıkça göstermektedir.
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan yatırım bütçesi 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımları payı sonraki yıllarda istikrarsız bir çizgi izlemiştir. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2023’te yüzde 9,18 iken, 2024’te yüzde 9,16’ya gerilemiş ve 22 yıl öncesinin çok gerisinde kalmıştır.
SİYASİ İKTİDAR EĞİTİMİN YÜKÜNÜ VELİLERİN SIRTINA YÜKLÜYOR
2024 MEB bütçesi eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin artarak devam edeceğini, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının artacağını göstermektedir. Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler düzeyinde yapılan eğitim harcamaları arasındaki farklılıklar her geçen yıl artmaktadır. Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı artmaya devam etmektedir.
SAĞLIKLI VE BESLEYİCİ EN AZ BİR ÖĞÜN YEMEK NEREDE?
Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sıradadır. Ülkemizde okula aç giden çocuk sayısı her geçen gün artarken, sendikamız dahil çok sayıda kurum bütün okullarda ücretsiz okul beslenme programı hazırlanması çağrısı yapmaktadır. Özellikle ekonomik krizle birlikte hızlı artan yoksullaşma, öncelikle en hassas durumdaki çocukları etkilemiştir. Çok sayıda öğrencimiz okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü bilinmektedir. Türkiye’de son yıllarda dar gelirlilerin sırtına yüklenen ve daha da derinleşen ekonomik krizin de etkisiyle bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Normal öğretim gören tüm devlet okullarında nitelikli, besleyici ücretsiz yemek verilmelidir. Bu noktada sadece taşımalı eğitimle gelen öğrencilerimiz değil tüm okul seviyelerinde en az bir öğün yemek başta olmak üzere öğrencilerimiz gıda, giysi, kırtasiye, eğitim araçları ve ulaşım giderleri açısından mutlaka desteklenmelidir.
OKULLARIMIZI KANTİN KİRASINA MUHTAÇ ETTİLER
Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması ve okullara gönderilen ödeneklerin zorunlu harcamalara bile yetmemesi, okulların altyapı sorunları ve fiziki donanım eksikliklerinin sürekli artmasına neden olmaktadır. Devlet okulları yıllardır adeta kaynak yaratmaya zorlanarak, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile ‘satıcı-müşteri’ ilişkisi gibi para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. Bir çok okul Kantin kirası ile ihtiyaçlarını gidermektedir.
Eğitim bütçesinin dışında oluşturulan fiili okul bütçelerinin tamamına yakını öğrencilerden çeşitli adlar altında toplanan aidatlar, okullarda yapılan kermesler, okul salonlarının şirketlere kiraya verilmesi, bazı okul salonlarının düğün, nişan ve benzeri ‘sosyal etkinlikler’ için kiralanması, okul bahçelerinin otopark yapılması vb. gibi etkinliklerden karşılanmaktadır. MEB okullara ihtiyacı kadar ödenek göndermeyerek bir anlamda ‘kendi kaynağınızı kendiniz yaratın’ demektedir.
Okullara temizlik personeli, güvenlik, kırtasiye malzemelerinin temini için yeterli ödenek aktarılmadığı için idare ve okul aile birlikleri ‘bağış’ almaya mecbur bırakılmakta, bu durum da öğrenci velilerini ciddi anlamda zorlamaktadır.
EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN MAAŞLARI YOKSULLUK SINIRININ ÜZERİNDE BELİRLENMELİDİR
MEB bütçesinin büyük bölümünün personel harcamalarına ayrılmış olması, eğitim emekçilerinin geçim sıkıntısı çekmediği anlamına gelmemektedir. Hükümet yıllardır bütçeden en çok payı eğitime ayırdıklarını iddia etse de yüz binlerce eğitim emekçisi yıllardır açlık sınırına yakın, yoksulluk sınırına uzak bir yaşam sürdürmektedir.
Göreve yeni başlayan bir öğretmenin aldığı maaş ABD doları bazında 10 yıl önceki seviyenin gerisindedir. 2014 yılında öğretmen maaşıyla 942 ABD doları alınabiliyorken bugün 795 ADB doları alınabilmektedir. 10 yıl önce maaşıyla 14 çeyrek altın alabilen bir öğretmen, bugün maaşıyla 7 çeyrek altın alabilmektedir. Çeyrek altın üzerinden bakıldığında eğitim emekçileri geçtiğimiz 10 yılda yarı yarıya yoksullaşmıştır. Eğitim-öğretim sürecinin emektarları olan yardımcı hizmetliler, memurlar, idari ve teknik personel açısından bakıldığında durum çok daha vahim boyutlardadır.
Yıllardır geçimlerini büyük ölçüde borçlanarak sürdüren, kredi ve borç batağına saplanan toplumun geniş kesimleri gibi, eğitim ve bilim emekçileri de yaşanan ekonomik dalgalanmadan fazlasıyla etkilenmektedir. Bunun için eğitime ayrılan bütçenin en az iki kat arttırılmasını ve maaşlarımızın yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesini talep ediyoruz.
2024 MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI BÜTÇESİNDEN TALEPLERİMİZ:
o 2024 yılı için öngörülen eğitim ve yükseköğretim bütçeleri ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki alt yapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. MEB ve yükseköğretim bütçelerinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı ve OECD ortalamasına çıkarılmalıdır.
o MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalıdır.
o Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir bütçe sistemi oluşturulmalı, bütün okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
o Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına son verilmeli, özel okullara aktarılan kaynaklar, destek ve teşvikler devlet okulları için harcanmalıdır.
o Öğretmen Meslek Kanunu’nda farklı kariyer basamaklarına yönelik ekonomik iyileştirmeler bütün eğitim ve bilim emekçilerine ayrımsız ve eşit bir şekilde yansıtılmalı, öğretmenleri ayrıştıran ve ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesiyle çelişen her türlü uygulamaya derhal son verilmelidir.
o Okul öncesi eğitim başta olmak üzere, eğitimin bütün kademelerinde öğrencilere en az bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir.
o Eğitim yatırımları arttırılmalı, tüm kamu emekçilerine ücretsiz okul öncesi kurumlar ve kreşler için bütçeden pay ayrılmalıdır. ws
o Ek dersler başta olmak üzere, tüm ek ödemeler temel ücrete dahil edilmeli ve emekli maaşlarına yansıtılmalıdır.
o 2024 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak belirlenmekten çıkarılmalı, sosyal yardımlara günün koşullarına uygun ve ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır.
o Öğretmen ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalı, ataması yapılmayan öğretmenler öğretmenin tamamı kadrolu olarak atanmalı, okullara acilen 100 bin yardımcı hizmetli istihdam edilerek, geçici istihdam uygulamalarına son verilmelidir.
o Eğitime hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine en az bir maaş tutarında, dönem başlarında olmak üzere yılda iki kez ödenmelidir.
o Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır.