Zafer Partisi'nden Yeni Eğitim Müfredatı açıklaması


Prof. Dr. Ümit Özdağ konu ile ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:


" 22 yıllık AKP iktidarında Milli Eğitim müfredatında, küçük yamalarla sürekli değiştirilen ancak köklü değişiklik diyebileceğimiz ve dördüncüsü olan ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne maruz kaldık.

Maruz kaldık diyorum zira 3 bin 388 sayfalık bu müfredattan hiçbirimizin daha evvel haberi olmamıştı. Bakan Yusuf Tekin’in 2013’teki müsteşarlığı döneminde başlanıldığını ve o yıldan beri üzerinde kapsamlı çalışılmış olduğunu bizzat Bakan’ın ifadesinden öğrendik.

Görüşlerimizi almak üzere MEB’in internet sitesine yüklenen 3 bin 388 sayfalık bu yeni müfredat metni için sözde demokrat Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına görüş hakkı sunmuş, üstelik görüşlerimizi belirtmemiz için bir hafta gibi uzun bir süre bahşetmişti!

Sayın Yusuf Tekin, siz Türk milletinin aklını küçümsüyor musunuz?

Mayıs’ın ilk haftasından itibaren yeni müfredat hakkında eğitimciler, sendikalar konuşmaya ve seslerini yükseltmeye başladı.

Görücüye çıkan bu taslak üzerine MEB önünde bir gösteri düzenlendi, basın ve yayın organlarında yazılar çıktı, elinde çubukları olan sözde uzmanlar ve ana muhalefetimsiler birkaç açıklama yaptı.

“Liyakatsiz kelimesinin karşılığı Yusuf Tekin’dir.”

AKP iktidarı 22 yıldır bu ülkeyi ve MEB’i de tek başına yönetiyor. Milli eğitim Bakanı hayatı kayırmalar ile geçmiş bir insandır. Kendisi için çıkarılan ve 1 kez Yusuf Tekin’e uygulandıktan sonra kaldırılan kişidir. Liyakatsiz kelimesinin karşılığı Yusuf Tekin’dir. 22 yıldır eğitim geriliyor. Türkiye beşerî sermaye sıralamasında küme düşüyor.

AKP Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı yıllar önce kanımızı donduran “Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz.” cümlesini zikrettiğinde, aslında gönlündeki müfredatı açık ve net biçimde hepimize söylemişti.

Bir de Cumhurbaşkanı yaklaşık dört yıl önce “İktidarımız döneminde toplumda istediğimiz kültürel değişmeyi gerçekleştiremedik!” diye hepimize dert yanmıştı. 22 yıllık AKP iktidarında, karşı devrim zihniyetiyle Cumhuriyet’in kazanımları, kurumları hepimizin gözleri önünde peyder pey yok edilmeye çalışıldı.

Şükür ki hala başaramadılar ve bundan sonra da başaramayacaklar. 100 yaşını geçen Cumhuriyet’imizin; demokratik, laik, hukuk devleti mayası tutmuştur. Uğraşmayın… Ne kurumlarımızı ne kültürel kodlarımızı değiştiremezsiniz. Türk milletiyle zıtlaşmayı bırakın.

Evet, Türk Milli Eğitimi’nin temeli, kelimenin kökü olan “eğmek” ile ilişkilidir. Ama bilimden, akıldan, çağın gereklerinden, eşitlikten, cinsiyet eşitliğinden ve evrensel değerlerden yana insanlar ve gençler yetiştirmek ve inşa etmek amacındadır. Türk Milli Eğitimi’nin amacı bilimsel kaynaklardan ama asla dinsel kaynaklardan yana insan modeli değildir. İnsanlar dindar olmayı seçebilir, hiç birimizin buna itirazı olamaz ama devlet, dindar gençler yetiştirmeyi amaç edinemez. Laik eğitimden bir milim sapamazsınız. Anayasal suç işlemiş olursunuz.

10 yılda, oya gibi dokuduğunuz ve bize yeni müfredat diye dayattığınız bu somut belge “Siyasal İslam” anlayışınızın, çocuklarımızı ve gençlerimizi kuşatmasıdır.

21. yüzyılın teknolojisine, yapay zekanın gerçeğine doğmuş Türk gençliğini, bu müfredatlara sıkıştırmak isteseniz de buna gücünüz yetmez. Zira bu çocuklar cep telefonu ve internet çağına gözlerini açtılar. Onlara kafanızdaki Siyasal İslam ideolojisini aşılamaya kalkarsanız ters teper.

Nitekim bugün en fazla deist ve ateist İmam-Hatip Liselerinden çıkıyor.

OECD ülkeleri arasında yapılan bütün karşılaştırmalı sınavlarda, özellikle PİSA sınavında maalesef ülkemiz listenin sonlarda yer alıyor. Maalesef bugün Türkiye, bırakın matematiği, okuduğunu anlama yetisinden aciz çocuklar yetiştirerek birçok ülke ortalamasının altında kalıyor. Bu sınav sonuçlardan hepimiz üzüntü duyuyor, hepimizin canı yanıyor. Eğitimin bugünkü gerçek sorumluları, AKP’nin eğitim politikaları ve bakanlarıdır!

Görüşlerimizi almadan önümüzdeki yıl okutulması için okullara göndermezsiniz!

Usul ve esas bakımından çok yanlış olan bu müfredatı derhal geri çekin!

İçinde Cumhuriyet’in olmadığı, içinde Atatürk’ün olmadığı, içinde laikliğin olmadığı bir eğitim programı Milli Eğitim Temel Kanuna aykırıdır. Anayasaya aykırıdır.

İçinde vatandaş ve yurttaş kavramının yer almadığı, içinde sorgulayan öğrenci ve gençliğin bulunmadığı bir müfredat olmaz.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” dediğiniz çağ dışı bu yeni müfredatta “fıtrat, cihat” gibi kavramları, epistemoloji, ontoloji gibi süslü ama boş kelimelerle zihninizdeki Siyasal İslam amacına ve 85 milyonluk dinamik Türk milletine dayatamazsınız. Türk Gençliği Yusuf Tekin zihniyetini ezecek!

“Yusuf Tekin, Nazilerin istediği Türk Milletini geri bırakacak bir eğitimi tasarlamış”

2. Dünya Savaşı’nda Almanlar Türkiye’yi işgal etseydi ortaokul üstü eğitim yapmış herkesi öldürecek, Türkiye’yi patates tarlası yapıp Türkleri de patates tarlasında işçi yapacaklardı. Yusuf Tekin, Nazilerin istediği Türk Milletini geri bırakacak bir eğitimi tasarlamış müfredat ile.

Yani Türk eğitiminin laiklik ilkesini ihlal ediyorsunuz. Bilimden çok inançların kaynak olarak görüldüğü bir ahlaki pusula çiziyor, üstelik dayatıyorsunuz. Bu kabul edilemez.

Metinde yüzlerce kez “erdem ve ahlak” kelimesini kullanan Milli Eğitim Bakanı, kendi rektörlüğü için özel bir yasa çıkarılması “Kendine özel ahlak ve erdem kanunu” için bizlere ne söyleyebilir?

Yusuf Tekin, Milli Eğitim Temel Kanunu’nu ve anayasayı çiğnemektedir.

Sivil Toplum Kuruluşu dediği tarikatlarla Milli Eğitim arasında iş birliği yapıp bu anlayışı Türk milletine dayatmaya çalışarak anayasal suç işlemeye devam etmektedir.

MEB Bakanı yargılanacaktır.

Anlaşılan o ki bugüne kadar az buçuk bilim ve aklı merkeze alarak çocuklarımızın genel nitelikleri ve eğilimleri üzerine şekillenen Fen Liseleri, Anadolu Liseleri, Meslek Liseleri gibi okullar da yeni müfredatla bir nevi İmam Hatipleştirilecektir.

Osmanlının çöküş sürecini başlatan da dönemin Ak Parti zihniyetidir. Devlete ve topluma dönemin siyasal İslamcılarının, devletin giderek Ahmet Yesevi’nin, Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin gönül ve inanç çizgisinden çıkmasına yol açmıştı.

Tarikatların egemen olduğu Osmanlı eğitim sistemi de giderek çağ dışı kalmış, koca Osmanlı yavaş yavaş çökmüştü. Çürüyen Osmanlı eğitim sisteminin ürettiği “beşik ulemasının” bugünkü yansıması, diplomasız veya apartmandan bozma üniversitelerden diplomalı mahdumların, Allah-kitap diyerek memleketi soyup soğana çevirmesidir. Bugün durum daha da vahimdir.

Şimdi bu yeni müfredatın çok önemli bir noktasına herkesin dikkatini çekmek istiyorum.

Bu müfredatın yapmak istediğini örneğin fen dersi üzerinden ele alalım. Fen dersinde bir çocuğun en basit şekliyle doğa, çevre ve yaşadığı dünyayla ve evrenle ilişki kurmasını amaçlarsınız. Bu müfredata göre öğretmenin bu derste bir öğrencinin elde edeceği kazanımları, fenle ilgili her konuyu, ayet ve hadislerle yani dini referanslarla pekiştirmesi isteniyor. Örneğin insan hakları dersinde “yardımlaşma, hediyeleşme” gibi konular işlenirken ayet ve hadislerle ilişkilendirilmesi bekleniyor.

Bu müfredata göre bütün öğretmenlerden verdikleri ders içeriğinin, değerlerle ilişkilendirmesi görev olarak veriliyor. Felsefe, edebiyat aklınıza hangi ders geliyorsa öğretmenlerin bu yöntemi izlemesi isteniyor.

AKP Milli Eğitimi’nde öğretmen olmanın koşullardan bir tanesi de “manevi değerleri vermek” şeklinde öğretmenlik programının içine yerleştirilmiştir.

Talim Terbiye Kurulunun öğretmen olmak için “özel alan bilgisi ve pedagojik formasyon” zorunluluğuna, Millî Eğitim Bakanlığının -böyle bir yetkisi olmadığı halde- “manevi değerler okuryazarlığı ya da öğretimi” gibi bir bölümü monte ettiğini görüyoruz.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli baştan sona değerler, sözde milli ve manevi çizgi üzerine oturtulmuş bir programdır. Atatürk yok. Türk Milletinin büyük tarihi yok. Doğru dürüst İstiklal Harbi yok. Ama Tekin’in zerre kadar manevi değeri olsaydı özel konumu ile rektör olmazdı.

Müfredatı; akıl ve bilimden yana, evrensel etik insan hakları, çocuğun üstün yararı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ayrımcılık yasağı açılarından değerlendirmeliyiz.

20 milyon öğrencisi olan Türkiye Cumhuriyeti nesilleri adına bu müfredatı tümden reddediyoruz.

İçinde Cumhuriyet ve Atatürk geçmeyen, laiklikten tamamen uzaklaşılmış bu müfredatı derhal geri çekmenizi istiyoruz

Taşımalı eğitimle köy okullarını ortadan kaldıran, devlet okullarında bile zengin ve fakir ayırımcılığına sebep olan, adeta kast sistemi yaratan AKP iktiranı, sesini duymadığımız sözde ana muhalefetin Gölge Milli Eğitim Bakanını halkımıza havale ediyorum!

Eğitim bu ülkenin şu anki en büyük meselesidir.

Tarikat ve cemaatlerle gizli protokoller imzalayan, yoksul aile çocuklarını sermayenin kucağına atan, eğitim ortamındaki eşitsizlikler içinde seküler aileleri özel okullara mahkûm eden, eğitimi kamusal ve parasız olmaktan uzaklaştırarak çağın gereklerinden uzak, bilim dışı bir programı dayatan, pedagojik bir cinayeti hepimizin gözü önünde işleyenleri tarih affetmeyecektir.

Millî Mücadele döneminde ve Kurtuluş Savaşı devam ederken ‘Milli Eğitim Şurası’nı yapmış kahramanların torunlarına, bu dayatmayı yapamazsınız."